Göç ve Psikiyatri

Haber Psikososyal Travmalar

Göç ve psikiyatri konusu bütün dünyada artan göçler nedeniyle önemini korumaktadır. Ruh sağlığı hekimleri, farklı kültürel, ırksal ve etnik altyapıları olan çok sayıda insanın göçüyle şekillenen ve giderek daha çok kültürlü hale galen bir dünyada çalışmaktadırlar.

Göç, insanların yerlisi olmadıkları veya vatandaşlığa sahip olmadıkları bir başka ülkeye daimi oturma izni almak veya vatandaş olarak yerleşmek amacıyla uluslararası hareketidir. Göç gönüllü veya gönülsüz olabilir. Zorunlu göç, sınır dışı edilme, köle ticareti, insan ticareti, savaştan veya etnik temizliğe maruz kalmaktan ötürü olabilir. Göçmenlerin haklarının korunmasına ve adalete eşit erişime ilişkin mevzuat ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Birleşmiş Milletler ve diğer çok uluslu kuruluşlar göçmen haklarını düzenleyen protokoller oluşturur. Uluslararası hukuk ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, göçmenlerin ancak devletin ‘meşru amaçları’ nedeniyle gözaltına alınabileceğini belirtiyor. Ayrıca savunmasız kişilerin makul olmayan cezalardan ve uzun süreli tutukluluktan korunması gerektiğine de dikkat çekiyor. 

Araştırmalar göçün hem alan hem de gönderen ülkeler için ekonomik açıdan faydalı olduğunu göstermektedir. Ancak düşük vasıflı göçün, göç edilen ülkelerdeki vatandaşları olumsuz etkileyip etkilemediği konusunda net bir şey söylemek mümkün değildir.

Göç ve psikiyatri konusunda yapılan araştırmalar, göçmenlerde başta şizofreni, depresyon, anksiyete bozuklukları, alkol-madde kullanım bozuklukları olmak üzere çeşitli psikiyatrik bozukluklarda artış olduğunu göstermektedir.  İster zorunlu ister gönüllü olsun  her göç insanlar için streslidir ve ruhsal olarak zorlanmaya yol açar.

 

İnsanlar, başlıca politik, sosyoekonomik ve eğitim gibi pek çok sebeple göç etmektedirler. Kültürün, hastalığın görülüş şeklinde önemli bir rolü vardır, dolayısıyla kültürel farklılıklar göçmenlerde tanı ve tedaviyi etkiler. Bu etki, kısmen tedaviyi yapan hekimle, göçmenler arasındaki dil, din ve sosyal farklılıklara bağlıdır. İlave olarak, farklı kültürel altyapıdaki insanlar arasında, biyolojik, psikolojik ve sosyal etkenlere bağlı olarak hastalıkların insidansı ve prevalansı da çeşitlilik göstermektedir. 

Göçmen ve sığınmacılar arasında psikiyatrik hastalık sıklığının oldukça yüksek olmasının yanı sıra başta dil problemi olmak üzere çeşitli nedenlerden dolayı psikiyatrik yardım hizmetlerinden yeterince yararlanamaması da söz konusudur. Göçmenler için psikososyal destek merkezlerinin açılması, psikiyatrik bozuklukların erken teşhis ve tedavisi önemlidir.

 

Çok sayıda farklı kültürden  gelen insanın sağlık hizmetlerinin sağlanması ister istemez onların talepleri ve gereksinimlerinden etkilenecektir; ancak bu hizmet aynı zamanda ekonomik, sosyal ve politik etkenlere de bağlıdır. Kültürel farklılıkların kabullenilmesi ve anlaşılması doğru bir tanısal izlenim ve tedavi planına ulaşmakta önemlidir. Göçün tipine ve nedenine bağlı olarak göç sürecinin kendisi sıkıntılı olabilir ve göç eden bireylerle ailelerinin ruh sağlığını etkileyebilir. Göç edenlerde ve ailelerinde kültürel yas ve kültürel kimlikle ilgili sorunlar yüksek sıklıkta görülür.