Zeka (IQ) Nedir?

Psikiyatride Temel Kavramlar

Zeka, bir bireyin düşünme, öğrenme, anlama, problem çözme, akıl yürütme ve karmaşık kararlar verme yeteneğini ifade eden bilişsel bir özelliktir. Zeka, birçok farklı şekilde tanımlanır. Ama genellikle çok yönlü bir kavramdır. Zekâ, zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir. Başka bir deyişle anlak, zihnin birçok yeteneğinin uyumlu çalışması sonucu ortaya çıkan bir yetenekler birleşimidir. En geniş anlamıyla, genel zihin gücü olarak da tanımlanabilir. Zihnin algılama, bellek, düşünme, uslamlama, öğrenme gibi birçok işlevini içerir. Kısaca özetlemek gerekirse kavramlar ve algılar yardımıyla:

  • soyut ya da somut nesneler arasındaki ilişkiyi kavrayabilme,
  • soyut düşünme,
  • muhakeme etme ve
  • bu zihinsel işlevleri uyumlu şekilde bir amaca yönelik olarak kullanabilme yetenekleri zekâ olarak adlandırılmaktadır.

Zeka, tek bir özellik olarak değil, çeşitli zihinsel beceri ve yeteneklerin bir bileşimi olarak düşünülmelidir. Örneğin, matematiksel problem çözme, dil yeteneği, sosyal ilişkiler kurabilme, yaratıcılık, mantık yürütme gibi farklı alanlarda zekaya dair özellikler bulunabilir. Bir kişinin zeka seviyesi, genetik faktörlerin yanı sıra çevresel etkenler ve deneyimlerle de etkilenir.

Zeka, İngilizce’deki “intelligence” kelimesinden türetilmiştir. Ayrıca insanların yanı sıra bazı hayvanlar arasında da gözlemlenebilir. İnsanların zeka düzeyleri genellikle IQ (Intelligence Quotient) testleriyle ölçülür. Ancak bu testlerin tam bir zeka seviyesini ölçmede eksiklikleri vardır. Sonuç olarak, zeka kavramı oldukça karmaşık ve çok boyutludur. Dolayısıyla insanların düşünme ve öğrenme süreçlerini anlamada önemli bir rol oynar.

Zekâ sözcüğü Türkçeye Arapçadan geçmiştir. Arapçada “parıltı”, “zihin parıltısı” gibi anlamlara gelir. İlaveten “ateşin harlanması” gibi bir anlamı vardır.

Zekânın ne olduğu ile ilgili tartışmalar:

  • Binet’e göre anlak, iyi akıl yürütme, iyi hüküm verme ve kendi kendini aşma kapasitesidir.
  • Davis’e göre, edinilen bilgilerden faydalanarak sorunları halletme yeteneğidir.
  • Terman’a göre, soyut düşünme yeteneğidir.
  • Thorndike’a göre, birçok düşüncesel yeteneklerin karışımıdır ve mekanik, sosyal ve soyut anlak olmak üzere üç başlıkta incelenmelidir.
  • Weshler’e göre anlak, bireyin amaçlı davranma, mantıklı düşünme ve çevresiyle ilişkilerde etkili olma kapasitesinin tümüdür.

 

Zekâ geliştirilebilecek bir kapasite ya da potansiyeldir ve biyolojik temelleri vardır. Buna göre zekâ, bireyin doğuştan sahip olduğu, kalıtımla kuşaktan kuşağa geçen ve merkez sinir sisteminin işlevlerini kapsayan; deneyim, öğrenme ve çevreden kaynaklanan etkenlerle biçimlenen bir bileşimdir.

  • Zekâ bir çok zihinsel yeteneğin değişik durum ve koşullarda kullanılmasını içerir:
  • Sözel Anlayış: Sözcükleri tanıma ve anlama,
  • Sözel Akıcılık: Sözel ve yazılı olarak sözcük ve ifadeleri çabucak bulabilme,
  • Sayısal Yetenek: Aritmetiksel işlemleri çabuk ve doğru olarak yapabilme,
  • Alansal ve Uzay ilişkileri: İki ve üç boyutlu görsel algılamayı yapabilme,
  • Bellek: İşitsel ve görsel olarak belleme gücü,
  • Algısal Hız: Karmaşık bir nesnenin ayrıntılarını görebilme, zemin şekil ilişkisini ayırt edebilme, benzerlik ve farklılıkları doğru olarak algılayabilme,
  • Mantıklı düşünme: Muhakeme yürütebilme olarak sayılabilir.

Bir kişinin zekâ seviyesi diğer koşullar eşit tutulduğunda ne kadar zor işler başardığı veya aynı güçlükteki işlerden ne kadar çoğunu başarabildiği veya ne kadar kısa sürede doğru sonuca ulaşabildiği ile belli olur.

Zekânın Biyolojik Temelleri

Zekâ ile beyin arasıda çok yakın bir ilişki vardır.

  • Zekânın beyinde yer aldığı kabul edilir.
  • Bir insan beyninde 10 milyardan fazla sinir hücresi bulunmakta, her bir hücre ortalama 10.000 hücre ile bağlantı içerisinde çalışmaktadır.
  • Nöron adı verilen bu sinir hücrelerinde sinyaller çok karmaşık elektro-kimyasal olaylar zinciri içerir. Saniyede 1000 kadar titreşim olur.
  • Beynin ne biçimde çalıştığı henüz çözümlenebilmiş değildir.
  • Belleğin işleyiş mekânizması, beyin algılama yaparken gösterdiği esneklik yeteneği gibi konular ile bilim adamları yıllardır uğraşmaktadır.
    • Bir kısım bilim adamı belirli işlerden beynin belirli bölgelerindeki hücreleri sorumlu tutarak konuya açıklama getirir.
    • Nörolog Karl Pribram hologram teorisini beyinle bağdaştırmak üzere çalışmalar yapmıştır.
      • Buna göre beynin çevresi hakkındaki bilgiler, önce sınıflandırılmamış karmaşık bir haldedir.
      • Sonrasında alınan bu bilgiler holografik, yani üst üste bindirilmiş dalgalar ve onların girişimleriyle oluşan modele dayalı bir biçimde kaydedilir.
      • Daha sonra dışarıdan gelen frekanslara göre bilgiler alışkın olduğumuz mekân-zaman için düzenlenir.
      • Böylece bilinen algı dünyası meydana gelir.

Zekânın Yaşa Göre Gelişimi

Zekâ yaşamın ilk on yılında büyük bir gelişme kaydetmektedir.

  • Bu süre içinde en hızlı gelişme ilk iki yılda gerçekleşir.
  • Başlangıçta davranışı birkaç refleksten oluşan insan, iki yıl sonunda kendi başına yürüyebilen, konuşabilen, bazı basit problemleri çözebilen, neden sonuç ilişkisi kurabilen, basit planlamalar yapabilen, hatırlayabilen bir kişi hale gelir.
  • Sembollerle düşünebilme 11 yaşında başlar.
  • 12 yaştan sonra zekânın hızında azalma olsa da gelişmeye devam eder.
  • Gelişmenin en üst düzeyine 14-18 yaşlar arasında varılır.
  • Zihinsel güç 30 yaşa kadar bu düzeyde kalır.
  • Daha sonraki yaşlarda yeni malzeme öğrenmedeki başarı yavaş olarak azalmaya başlar, ancak öğrenilen bilgiler kaybolmaz tam tersine yaş ilerledikçe, deneyimden dolayı edinilen bilgiyi kullanmadaki beceri artar.

Zekânın Soyaçekim ile İlgisi

Doğuştan gelen zekânın değerlendirilmesi için bilinen bir yöntem yoktur. Kalıtımla çevre arasındaki ilişkiyi görmek için yapılan ikiz çalışmaları vardır:

  • Birbirinden ayrı ve uzakta yetiştirilen ikizlerin davranış ve başarıları bir ölçüye kadar belirlenir.
  • Tek yumurta ikizlerinin kalıtımı, birbirinin aynıdır.
  • Çalışma, doğumdan itibaren birbirlerinden farklı çevrelerde yetişen tek yumurta ikizleri ile aynı evde yetişen çift yumurta ikizlerinin zekâ puanlarını kıyaslar
  • Sonuçta değişik çevrelerde yetişseler bile, tek yumurta ikizlerinin zekâlarının daha çok birbirlerine benzediği ortaya çıkmıştır.
  • Öte yandan aynı çevrede yetişen ve kalıtımları birbirinden farklı olan çift yumurta ikizlerinin zekâları daha fazla fark gösterir.

Bir başka araştırma ise;

  • Bebekken evlat edinilen çocukların zekâlarını, üvey anne-babalarının zekâları ve ayrıca doğal anne-babalarının zekâları ile karşılaştırmış.
  • Sonuçta bu çocukların zekâ puanlarının doğal ana-babalarınkine daha çok benzediği göstermiş.
  • Bunun gibi yapılan çok sayıda araştırma, kalıtımın zekâ gelişmesinde önemli bir rol oynadığını ortaya koyar.

Zekâ ve Çevre

Zekânın kalıtımla ilişkisi çok belirgindir. Ancak çevrenin de zekâya önemli etkisi vardır.

  • Tek yumurta ikizleri birbirinden ne kadar farklı çevrelerde yetişirlerse aralarındaki zekâ farkı da o denli fazla olmaktadır.
  • Ana-baba evi zihinsel gelişmeyi etkilediği istatistiklerle gösterilmiştir.
  • Çeşitli eğitim seviyesine sahip ailelerden gelen çocukların bir arada okudukları okullarda yapılan araştırmalarda, yüksek eğitim düzeyli ailelerden gelen çocukların diğerlerine göre daha başarılı oldukları saptanmıştır.

Ayrıca 1700 ve 1910 yılları arasında yaşayan 4421 ünlü kişinin kökeni inceleyen bir araştırma vardır. Sonuçta çalışma bu kişilerin % 83’ünün üst tabakadan ve ancak %16’sının alt tabakadan geldiğin ortaya çıkarır. İlaveten bu çalışma, çevre faktörünün önceki yüzyıllarda çok daha önemli bir etken olduğunu ortaya koyar. Her ne kadar başarı ve zekâ birbirinden farklı olsa da, başarıda zekânın önemli bir payı olduğu göz önüne alınacak olursa bu bize zekâ hakkında da bilgi verir.

Zekâya çevrenin etkilerinin arasında

    • çevreden etkilenen kişilik yapısı,
    • sosyo-psikolojik çevre,
    • dil yeteneği ve
    • güdü sayılabilir.
  • Kaygılı ve korkak çocuklar problem çözerken yapılan işe dikkatlerini vermede güçlük çekerler ve dolayısı ile zekâ testlerindeki başarı düşük olur.
  • Bir başka etken de, ailelerinin beklentileridir. Dolayısıyla orta ve yüksek sosyo-ekonomik düzeyden gelen çocuklar diğerlerine göre daha güdülü olur. Sonuçta da test sırasında daha fazla gayret sarf ederler.
  • Diğer koşullar eşit tutulduğunda orta ve yüksek sosyo-ekonomik düzeyden gelen kişilerin zekâ puanları, düşük sosyo-ekonomik düzeyden gelen kişilere kıyasla daha yüksek olmaktadır. En düşük ile en yüksek sosyo-ekonomik düzey arasındaki puan farkı 20’ye kadar çıkmaktadır.
  • Zekâsı yüksek kişiler daha iyi eğitim görmekte, kazançlı meslek sahibi olarak daha yüksek bir ekonomik düzeye erişmektedir.
  • Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocukları daha fazla öğrenme olanağına sahiptir, bunlar ilerisi için daha iyi başlangıç koşulları elde edebilmektedir.
  • Zekâ testlerinde sözel bölümlerin bulunması, eğitim seviyesi yüksek kişilerin daha yüksek puan almasına yardım etmektedir.
  • Dolayısı ile burada hem kalıtımsal hem de yetişme tarzından gelen bir avantaj söz konusudur.

Zekâ ve Başarı

Üstün zekâlı bir bireyin toplumda bununla orantılı olarak başarılı olacağı varsayılır. Ama kimi zaman denetlenemeyen dış etkenler nedeniyle uzun vadeli tahminler geçersiz çıkar. Zekânın toplumsal başarıya dönüştürülebilmesini sağlayan mekânizma henüz yeterince anlaşılamamıştır. Çocukluk döneminde yapılan başarı testlerinin aynı dönemde yapılan IQ testleri ile benzer sonuçlar verdiği görülür. Ancak, yaşamın ileri ki yıllarında ortaya çıkacak davranış kalıplarının tamamen bu sonuçlarla belirlenmesi mümkün değildir.